17 Ocak 2015 Cumartesi

NİSAN YAĞMURUM

       Ankaralı bir kızın hikayesiydi bu.. Yalnız, yapayalnız bir kızın..
       Cesur olmak en çok ona yakışırdı.. Hele ki yağmurlu günlerde dimdik yürürdü. Ne çok şey yaşamıştı oysa karşıma geçtiğinde sorun yokmuş gibi oturur konuşurdu. Kendinden bahsetmez, yaşadıklarından bahsetmez, sevgiden, sevilmekten hiç bahsetmezdi. Rol yapmayı en iyi o bilirdi ya.. O yemyeşil gözleriyle bana baktığında ozaman anlardım işte acı çektiğini..

“Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? “ demiş Victor Hugo.. Bu dizeler sanki onun için yazılmıştı..
      Babası evinden atmış, annesi onu önemsememişti.. Yanlış kişilerin sahte sevgilerine kapıldı çoğu zaman. Doğru olanları o sevmedi zaten. Çünkü biliyordu bu hayatta doğru olanlar hep kaybediyordu.  Daha 12 yaşındaydı bunları yaşadığında.. Mathilda gibi hayatla daha çocukken baş başa kalmıştı.
      Zaman her şeyin ilacıdır derler.. Oysa onun için zaman sadece bu eziyetli hayattaki işkence süreciydi.. İntihar etme çabalarının sayısı hatırlayamayacağı kadar çoktu.
      Okadar çok belaya bulaştı ki yüzünü, saçlarını, çevresindekileri, adını değiştirmek zorunda kaldı.. O artık Nisan yağmurlarından kalma küçük oyun arkadaşım değildi.. O büyümüştü, ben onu izlemiştim.. Kendinizi bildiniz bileli hep yanınızda olan bir dostunuza yardım edememek nedir bilir misiniz? Elimi uzatmak istedim kaçtı, benimle yıllarca görüşmedi, izini kaybettirdi.. Tekrar karşıma çıktı hiçbir şey yokmuş gibi.. Şimdi ne yapacağım bilemiyorum..
     Elimi uzatsam yine kaçar mısın Nisan yağmurum?

15 Ocak 2015 Perşembe

ANKARA'NIN (FARKLI) MEKANI ROUTE

        



           Başlarda biraz kasıntı bulduğum bu mekan son gittiğimde kendi gösterdi. Sizi karşılayan garsonlar çok ilgili, nasıl bir yerde oturmak istediğinizden ne yapacağınıza kadar sorup en uygun yere yönlendiriyor. İçeride bir de garip bıyıklı, uzun saçlı, şapkalı bir adam var bu işletmenin sahibi mi tam anlayamamakla birlikte çok samimi buldum kedisini.

Biraz size bu yerden bahsedeyim..  Giriş dahil olmakla birlikte 4 katlı bir yer. İlk kat 3 parçaya ayrılmış. Ön taraf açık hava, sigara içenler için ısıtıcılarla korunan bir yer. Hemen içerisi –orta kısım- kapalı fakat yere kadar cam olmasıyla ferah, aydınlık bir yer. Bir de arka tarafı var ki anladığım kadarıyla orası kışın kullanılmıyor fakat okadar şirin bir yer ki. Beyaz masalarıyla tahta zeminiyle tam baharda oturmak için ideal bir ortam hazırlamışlar. İkinci kat daha sessiz ve loş bir yer kitaplarla dekore edilmiş, genelde ders çalışan, kitap okuyan kişilerin takıldığı bir yer. Eğer ikinci katta bir de cam kenarında yer bulduysanız keyfinize diyecek yok! Çok güzel bir manzarası var. Üçüncü kata gelecek olursak burası tam bir eğlence yeri. Gündüzleri açık olmayan bu yerde sahne alan gruplar var birde loca gibi görünen büyük koltuklardan oluşturulmuş bir kısım, burası dans etmeyi tercih eden insanların yeri. Ve son olarak en üst kat yani teras katı. Yine çok aydınlık bir yer ve ilk kata göre daha sessiz fakat ikinci kata göre daha sesli bir yer. Hoş bir atmosferi var.

                Her katında farklı bir tasarım olan bu mekanın yemeklerine de diyecek yok. Gerçekten çok lezzetli ve uygun fiyatlı bir mekan. Kızılay’daki o sıkıcı yerlerden sıkıldıysanız burası tam size göre! Üstelik her katında farklı bir tarz olduğu için sık sık gelinse de canınız sıkılmaz..



TERAS
TERAS


2.KAT

ARKA BAHÇE





















































ANKARA'DA DÖNER YEMENİN ADRESİ

Benim gibi siz de bir döner hayranıysanız mutlaka ÖZLER’ e gitmelisiniz. Doğma büyüme Ankaralıyımdır ama buradaki gibi bir döneri daha hiçbir yerde yemedim. Çok temiz ve ilgili bir müessese ayrıca servisi çok hızlı.
  Özlerdeki o dönerin tadına vardıktan sonra bundan önce döner diye yediğiniz şeyin ne olduğunu sorgulayabilirsiniz. Yediğiniz şey gerçek et!! Artık çoğu yerde bunu bulamıyoruz ne yazık ki.. Sadece döner değil başka seçenekleriniz de var ama kim o muhteşem döner varken kim kaşarlı pide yer bilemiyorum..
Fiyatları normal bir dönere göre biraz pahalıdır. Yine de o lezzeti almak için o fiyat gözden çıkarılabilir bence.

Şimdiden afiyet olsun. :)

ADRES: Protokol Yolu Yunus Emre Mah. Kayıkçı Sok. No.:8 Pursaklar/Ankara

13 Ocak 2015 Salı

ANKARA'DA AŞK

                Ankaralı bir kızın hikayesiydi bu. Ankara’yı sevmeyen biriyle tanıştım. Hiçbir zaman bana tam anlamıyla neden Ankara’dan bukadar nefret ettiğini söylemedi ama ben anladım, bu kız Ankara’da aşk acısı çekmişti..
                Başka şehirlerde aşklar biraz sahte gelir bana. Söyleyin kimin bir zarftümleci (saygı duyduğum sevdiğim birisinin büyük aşkı), kimin bir kar musikisi olmuştur? Az.. Oralarda aşık olmak için ya paran olmalı ya da edebi bir karakter olup sevdiğini o şekilde etkilemelisin ki şimdi sevilenler edebiliğe nekadar bakıyor tartışılır.. Ankara’da her şey açık ve nettir. Ankara’nın genci utanır.. Delikanlıdır, her işte ben hallederim der, yardım severdir ama gönül işlerine gelince ne yapacağını şaşırır. Sevdiğiyle konuşabilmeyi geçtim onun gözlerine iki saniyeden fazla bakabilmek, onunla karşılaşmak için koridor köşelerinde, kapı ağızlarında bekler.. Sonunda konuşmaya cesaret ettiğinde Ankara’nın kızı da tüm samimiyetiyle oğlanla konuşur.. Ankaralı alay etmez.. İnsanların duygularına önem verir.. Biri ona açıldığında bunu herkese duyurup dalga konusu yapmaz.. Ankaralı aşka saygı duyar, bilir sevmenin ne zor şey olduğunu.. Hele ki platonik aşkı en iyi burada yaşarsınız; denizi çok seversiniz ama Ankara’da hiçbir yol denize çıkmaz. İşte Ankaralının aşkı bu sebepten gerçektir.
Başka şehirlere duyular aşklar Ankara ayazının sillelerine katlanamamakla baslar. Bu şehirden gitmek istemek hatıraları sıfırlamaktır, caddelerdeki ayak izlerini silmektir, o ask dolu şarkılarda takılı kalmış bir plak misali "şimdi uzaklardasın.." demesidir art arda.
Bu şehir, Ankara..

Sevmektir ve unutmaktır ayni zamanda..